Liderin Takım Çantası - Cem Kozlu
Liderin Takım Çantası (Kitap Özet) - Cem Kozlu
Türkiye’de yakın geçmişe baktığımızda, tabiri caizse, “efsane”
haline gelen, liderlerden biri Dr. Cem Kozlu. Procter & Gamble’dan
Komili’ye, Türk Hava Yolları’ndan (THY) Coca-Cola’ya, yönetimde zirve noktalara
çıkmış, çok sayıda önemli şirketin yönetim kurulu üyeliği ve danışmanlığının
yanı sıra, üniversiteden ve öğrencilerden kopmamış, sayılı kariyer öykülerinden
birine sahiptir. Profesyonel hayatıyla akademisyenliği, saha ile iş planını,
proje ile gerçek hayatı tek bir paydada birleştirip, aynı zamanda lider
yetiştirmeyi, deneyimini aktarmayı hayatının merkezine alabilen, sayılı değerli
iş insanından biridir. Kozlu, geçtiğimiz aylarda bu zincire bir halka daha
ekledi. İş dünyası için çok önemli bir kaynak kitabı daha piyasaya çıktı:
Liderin Takım Çantası.
Bu kitap, yönetim dünyasının birçok teorik yaklaşımını,
deneyimlerle, anılarla, örneklerle buluşturan, yılların iş ve hayat deneyimini
ustalıkla bir yol haritasına dönüştüren, değerli bir kılavuz.
Checlist
Takım çantamdaki en önemli araç o ölçüde de basit: Kişisel yönetim checklist’im. 1980'li yıllarda Türk Hava Yolları'ndaki (THY) görevim sırasında çantaya girdi. İsterseniz 4 kişilik bir pırpır pervaneliye, isterseniz 800 yolcu taşıyabilen Airbus A 380' e binin, pilotların kokpitteki uygulamalarının temel ortak noktası checklist kullanımı olacaktır. Düşünün, en az 2 yıllık uçuş okulunu bitirdikten sonra aylarca bir uçak tipi üzerinde eğitim alan, daha sonra da binlerce saat o tipi uçuran pilotlar, yine de her gün, her sefer sırasında checklist'e bakarak uçuşun A'dan Z'ye tüm evrelerini kapsayan adımların üzerinden geçiyor, prosedürün eksiksiz ve doğru sıralamayla uygulanmasını garantiliyorlar. Çünkü bir işlemin 1000 defa tekrarlanmış olması, 1001'inci seferde ihmal edilmeyeceği anlamına gelmiyor. Checklist atlama, unutma, eksik uygulamayı engelliyor. Sivil havacılık tarihi checklist uygulamasını atlayan veya eksik yapan pilotların neden oldukları yüzlerce kazayla dolu. Bunlara sebep olan pilotların birçoğu son derece deneyimli kıdemli uçucular. Yılların verdiği özgüven checklist disiplininin ihmaline yol açabiliyor.
Yüzlerce yolcudan ve yüz milyon dolar değerinde bir uçaktan
sorumlu 2 pilotun her uçuşta kullandığı bu temel yönetim aracından, binlerce
kişiyi yöneten ve milyonlarla lira cirodan sorumlu liderin de yararlanabilmesi
mümkün. Kendi checklist'im etkin yönetim için gerekli gördüğüm, birbirine bağlı
bütün adımların tam ve doğru sıralama ile atılıp atılmadığını denetlememe
yardımcı oluyor; atlama, kısa devre gibi hataları önlüyor.
Veri Toplama
Checklist'teki ilk adım: Veri toplama. Çantamdaki aracı ise 30 küsur yıldır
ceplerimde taşıdığım ufak not kartonları. 1980'li yıllarda Komili adına
ziyaret ettiğim müşterilerimin şikayet ve temennilerini kaydetmek, 1990'larda
her uçuşta gördüğüm eksiklik veya özellikleri not almak, 2000'li yıllarda
Coca-Cola için yaptığım dükkan denetimlerindeki gözlemlerimi özetlemek için
kullandığım dikdörtgen kartlar…
Bunları takım çantamda taşımanın bir nedeni, kurumsal kaynaklardan
nesnel biçimde toplanan veya satın alınan verilere kişisel gözlem ve güdülerin
de eklenmesini sağlamak. Diğer amaç ise veri toplama işleminin yeterince
yapılıp yapılmadığını hatırlatmak. Çünkü bu işlem eksik yapılınca kararların
altyapısı zayıf oluyor. Süreç uzun tutulduğundaysa fırsatlar kaçabiliyor.
Yeterince veri elde ettikten sonra sıra bunların analizine
gelmiştir. Boyut ve oranların karşılaştırılması, eğilimlerin irdelenmesi,
sebep-sonuç ilişkilerinin kurulması, verilerin işaret ettiği fırsat veya
tehditlerin öngörülmeye çalışılması bu evrenin temel çabalarını oluşturur.
Birçok şirkette analiz, öneri ve karar mekanizmasının iç içe
girdiğini ve öneri sorumluluğunun erozyona uğradığını gördüm.
Tartışma
Checklist'imizde öneri ve karar katı arasında çok önemli bir aşama daha var: Tartışma. Sadece ast-üst arasında olabileceği gibi geniş bir katılımla da yapılabilir. Görüşmeler sırasında en çok değer katabilecek, en zengin seçenekler yelpazesini geliştirebilecek kişileri tartışmaya almak liderin görevi. Daha da önemli bir sorumluluğu ise tartışmanın açık ve şeffaf bir güven ortamında geçmesini sağlamak, muhtemel gizli gündemleri ve politik tavırları engellemek. Böylelikle insanlar üstlerinin duymak istediklerini değil, inandıklarını savunabilsin. Tartışmanın amacı konsensüs sağlamak değil, bariz biçimde birbirinden farklı alternatifler arasından en iyiyi seçmek olsun. Görüşmeler ne kalıcı tahribat yapacak kadar kırıcı, ne de Pollyanna üslubunda yumuşak geçmeli. İnsanlar değil fikirler çatışsın. Kıvılcımlar çaksın ama yangın çıkmasın...
Karar
Şimdi ise zaman çantadan çekici çıkarıp örsüne vurma, yani karar alma zamanıdır. Elbette bu her zaman tartışma toplantısının sonunda olmayabilir. Çekiç, zamanı ve yeri gelince karar sorumluluğunun lidere ait olduğunu, devredilemeyeceğini, paylaşılamayacağını, ertelenemeyeceğini hatırlatır. Liderliğin yükü de zevki de o çekicin vuruşunda çınlar.
Planlama
Planlama süreciyle ilgili iki araç çantamın demirbaşları arasındadır. Biri, liseyi bitirdiğimde ailemin hediye ettiği cebir, trigonometri, finans gibi derslerde kullandığım Aristo marka hesap cetveli. Diğeri de 1970'li yılların başarılı lider tipi Dr. Land'in icat ettiği, anında baskı yapan Polaroid fotoğraf makinesi. Bunların her ikisi de bana, liderin plan yaparken temel hedefinin şirketin uzun dönemli yaşamasını sağlamak olduğunu hatırlatır. Bunun yolu da firmanın işinin doğru tanımlanmasından ve iş modelinin kalıcı biçimde kurulmasından geçer. Modeli tehdit eden teknolojik, ekonomik ve başkaca gelişmeleri öngörecek yetkinliklerin sağlanması, kısacası değişime uyum yaşamsal önemdedir. Kurumun ana hedefi kar etmek değildir. Kar araçtır. Güçlenme, ömrünü uzatma aracı. Hayatta kalmanın, yolu sürdürülebilir farklılıkları yakalayabilen, rakiplerden üstün ürün ve hizmetlerden geçer.
Takip
Checklist'in son aşaması olan takip ise belirlenmiş hedeflerin alınan ölçümlerle karşılaştırılmasını, duyumların gözlemlerle beslenerek değerlendirilmesini, müşteri tepkilerinin toplanmasını ve benzeri adımları içeriyor. Takipte elde edilen bilgiler çemberin ilk aşamasını oluşturan veri bölümüne yeni malzeme oluşturuyor ve daire dönmeye devam ediyor. Veri toplama aşamasında kullanılan notlar konunun takibini de kolaylaştırıyor.
Checklist'teki adımları bu
disiplinle uygulamak her zaman başarıyı garantiliyor mu? Hayır, ama
başarısızlık olasılığını azaltıyor; tempoyu hızlandırabiliyor; merkezden en
uzak birimlerin bile standart bir yaklaşımla yönetim süreçlerini uygulamasını
kolaylaştırıyor.
Takım çantamda simgesel nesnelerle temsil edilen yönetim araçları liderin her derdine deva mı? Elbette değil; ama kolay taşınabilir, sık gereken, pratik yaklaşımları içerdiği için yararlı. Yine de yeterli değil.
Başka ne lazım? Ruh, inanç, tutku, heyecan, cesaret, şans vb.
Liderin özellikleri ve takımının yetkinlikleri sonuçta belirleyici olacak.
Veri Toplama
Sene 1976. Sağ elimde geleneksel bir dikdörtgen zeytinyağı kutusu, sol elimde de ince uzun, silindir şeklinde bir teneke. Kaldırımda yürüyenlerden durdurabildiğime hangisini tercih ettiğini soruyorum. Hala elimden kaçıp kurtulmamışsa, çantamdan, seçtiği şeklin iki farklı tasarımını çıkartıyorum. Biri yeşil, diğeri kırmızı bantlı. Bantın içinde modern bir yazı karakteriyle Komili yazıyor. İki seçenekten hangisini daha cazip bulduğunu soruyorum. Fabrikamız Silahtarağa'da olduğu için Eyüp'te, evim de Kalamış'ta olduğundan Kadıköy çarşısında yaptığım bu araştırma sonucu, Halis Komili'nin tasarlatmış olduğu yuvarlak teneke açık fark yapıyor. Renge gelince, Eyüp'te yeşil, Kadıköy'de kırmızı kazandı. Biz de, zeytini anımsattığı için yeşili tercih ediyoruz.
Bugün kullandığımız Nielsen, GFK gibi şirketlerin kapsamlı
araştırmalarıyla karşılaştırdığımızda pek bilimsel görünmeyebilen bu yöntem
gene de bir ürün lansmanı veya geliştirmesi için doğru ilk adımdı. Referans
noktası olarak tüketicinin eğilim ve tercihlerini alıyordu. Nitekim yuvarlak
kutu piyasada bir ilk olarak dikkat çekti ve hemen raflarda demode görünümlü
dikdörtgen rakiplerinin önüne geçti. Yuvarlağın tutuşu da daha kolay olduğu
için, ev hanımları da mutfaktaki kullanımını tercih etti. Fiyat ve kalite gibi
diğer değişkenler de buna eklenince, Komili zeytinyağı piyasada büyük hamle
yapıp lider konumuna geldi.
Bu deneyimden çıkardığım ders hayat boyu işime yaradı:
Yönetici, tüketici araştırmasını sadece uzmanlarına ve/veya araştırma
kurumlarına bırakmamalı, kendisi de sürecin içinde olmalı, tüketici ve
müşterilerinden kopmamalı. Burada bir an durup "tüketici" ve
"müşteri" ayırımını yapalım. Tüketici, tabirden de anlaşıldığı üzere,
mal veya hizmetinizi tüketen kişidir. Örneğin, Komili Zeytinyağı'nı bakkaldan
alıp mutfağına taşıyan ev kadını tüketicimizdi. Ama kutumuz onun eline
ulaşmadan önce bir toptancıya satılıyor, daha sonra da son satış noktası olan
bakkala dağıtımı yapılıyordu. Müşteri grubumuzu oluşturan toptancı, market ve
bakkallar, ürünümüzün tüketicimize ulaşmasını sağlayan önemli halkalardı.
Piyasanın nabzını tutabilmek için her kademeyle iletişim içinde olmak
önemliydi.
Birincisi; belirli aralıklarla araştırma veya veri toplama dengenizi
değerlendirin. Gereğinden fazla toplanan veya toplandıktan sonra
kullanılamayan verilerin size maliyeti yüksek olur. Ancak, yeterli veri olmadan
alınan kararlar da sağlıksız olacaktır. Aradaki denge belirlenirken, yönetici
araştırma uzmanlarıyla yakın iletişim içinde olmalıdır. Toplanan verilerin
nasıl, ne ölçüde ve ne frekanslarda kullanıldığını izlemek yöneticinin görevleri
arasındadır. Aynı şekilde, kendisine ek araştırma talepleri geldiğinde
sonuçların nasıl kullanılacağını sorması da gerekir.
İkincisi; veri toplama süreç ve zamanlamasına duyarlı olun.
Uzun süren veya zamanında sonuçlanmayan araştırmalar kritik kararların
gecikmesine neden olur. Piyasadaki önemli fırsatlar kaçabilir. "Mükemmel
iyinin düşmanıdır" lafı boşa söylenmemiştir. Çalışmalarını
sonuçlandıramayan veya karar almakta zorlanan birçok pazarlama uzmanının temel
güdüsü, zaman kazanmak ve kendisini garantiye almak için yeni araştırmalar
yaptırmaktır. Liderin görevi de bu talepleri gerçekçi biçimde değerlendirip
“yeter" demesini bilmektir.
Üçüncü önerimse, kendi antenlerinizi kullanmanızdır. Sık sık,
bizzat piyasaya çıkın, müşterilerinizle konuşun, tüketicilerinizi izleyin.
Malınızı nerede, ne zaman, nasıl satın aldıklarını ve ne şekilde
kullandıklarını gözleyin. Gözlemlerinizi size sunulan nesnel araştırma
sonuçlarıyla karşılaştırın. Birbirini destekliyorsa mesele yok. Çelişiyorsa,
konuyu irdelemeye devam edin, taa ki içiniz rahat edinceye kadar. Özetle;
takımınızı cephenin gerisinden değil, siperlerin önünden yönetin.
Analiz ve Öneri
Önünüzde yeterli miktar ve olgunlukta veri toplandı. Peki, şimdi ne olacak? Elbette, bunların bir analizi yapılacak. Bu analiz üzerine de bir karar alınacak. Arada çok önemli bir köprü var ya da öneri. Analizi yapan kişi, bulgularını bildikleri ve güdüleriyle birleştirip izlenmesi gereken en uygun yolu önerecek. Kime? Kuşkusuz, kararı verecek kişi veya kişilere.
Ben, birçok kurumda bu köprünün kurulmadığını, analiz, öneri ve
karar mekanizmalarının birbirine karıştığını gözlemledim. Sonuçta,
sorumluluklar muğlaklaşıyor, kararlar erteleniyordu. Veriler bir şekilde
değerlendirilip rapora dönüşebiliyor, ama raporlar eylemi tetiklemiyordu.
Tartışma
Checklist'imizde öneri ve karar arasında çok önemli bir aşama daha var: Tartışma. Ortaya konulan değişik seçenekler arasında seçim yapabilmek için bunların farklarını, olumlu ve olumsuz yönlerini tartışmak şart. Böylece, öneriyi yapan kişininkinden farklı açılar görülebilir, seçeneklerin eksi ve artıları irdelenebilir. Olay, "akıl akıldan üstündür" atasözünü uygulamaktır. Tartışma sırasında yeni alternatif yaklaşımlar da ortaya çıkabildiği gibi, masadaki çözümler birleştirilip hibrid seçenekler de üretilebilir. Tartışma, enerji ve elektrik ister. Tartışmanın etkinliği ise liderin özellik ve yetkinlikleriyle doğrudan orantılıdır. Doğaçlama ağırlıklı görünen tartışmalar bile özünde liderin ince ve planlı koreografisini gerektirir.
Bir kere gündem iyi seçilmelidir. Çok yoğun gündem bir süre sonra
katılanları yorar. Bir maddede çatışan kişiler diğer bir maddede sırf bu
çatışma yüzünden ters düşebilirler. Yani politik tavır alışları kontrol
güçleşir. Önemli konular mümkünse tek maddeli bir toplantıda görüşülmelidir.
Sık ama kısa toplantıların seyrek ama uzun toplantılardan daha verimli olduğunu
gözlemlemişimdir. Çalıştığım her kurumda her hafta başı bir programlı toplantı
yaptım. Genel iş planlaması, bilgi değişimi, sonuçların takibi gibi rutin
fonksiyonları burada ele aldık. Fazla irdeleme gerektirmeyen, daha ziyade
taktik konuları karara bağladık. Böylelikle, konuya derin dalış gerektiren
stratejik tartışmaları ise ayrı toplantılarda programladık.
Bir de şöyle bir yaklaşımım var. Çoğumuz için vücut ve zihin
açısından en diri zamanın sabah olduğuna inanıyorum. Ama genelde insanlar
ofise gelip masalarının başına geçince ilk iş olarak birikmiş e-posta, mektup,
dosyalara göz atıyor, gelmiş telefonlara cevap veriyor, sonra düşünce isteyen
konulara giriyor. Yani, günün en verimli bölümü rutin, edilgen, verimsiz
faaliyetlerle geçiyor; analiz, yaratıcılık, karar gerektiren faaliyetler de
günün daha verimsiz son bölümüne kalıyor. Bu "ters"likle hep mücadele
ettim ve kritik toplantıları sabaha programlamaya çalıştım. Önemli dosyaları
okumak, düşünmek, karar almak gibi uygulamaları günün ilk yarısına, telefon
etmek, mektup yazmak, stratejik olmayan raporları okumak ve yazışmaları yapmak
gibi çalışmalarımı da öğleden sonraya koydum.
Toplantı konusuna dönersek; gündem ve zamanı kadar toplantının
süresi de önemli. Yeterince seçenek üretildikten ve tartışma derinleştikten
sonra görüşmelerin uzaması zaman israfı olacağı kadar enerji ve motivasyon
düşüklüğüne de neden olur. Tartışmaları olgunluk noktasından önce kesmek de
önemli olabilecek katkıların kaybolmasına ve öneri sahiplerinin ilgisinin azalmasına
yol açar. Aradaki dengeyi tutturabilmek için lider odadaki havayı, vücut
dilini, enerji ve ilgi seviyesini sürekli izleyip gerekli ince ayarları
yapmalıdır. Yönlendirmesini de soracağı kısa sorular ve ara ara özet
toparlamalarla yaparsa sonuç üzerindeki etkisi güdümleyici olmaz.
Lider, toplantının fiziksel ortamına da duyarlı olmak zorundadır.
Örneğin, yuvarlak bir masa etrafında yapılan toplantı başta patronun oturduğu
dikdörtgen masadan daha az hiyerarşik hava yaratır.
Son olarak da bir uyan yapmak istiyorum. Yüzlerce toplantıdan bir
sonuç veya karar alınmadan kalkıldığını gördüm. Veya varılan noktada kimin ne
yapacağı belirlenmeden toplantının bittiğine şahit oldum. Oysa liderin görevi
tartışmanın sonunda gelinen noktayı ve sonraki adımları net biçimde
özetlemektir. Dolayısıyla daha toplantı başlarken hedefleri belirlenirse, sonucu
değerlendirmek, toplantının verimini ölçmek kolaylaşır. Amaç açık uçlu bir
beyin fırtınası değilse toplantının süresinin de belirlenmesi yararlı olur.
Karar
Bir lider başarı çemberinin her aşamasına aynı önemi vermeyebilir veya veremeyebilir. Bilgi ve ilgi alanı belirli noktaları öne çıkartmasına yol açabilir. Bazı liderlerin analiz gücü veya uygulamadaki enerjileri başarılarında belirleyici rol oynar. Kimi lider planlama ve takip gibi alanlarda parlar. Ancak, liderin zafiyet gösteremeyeceği bir tek halka vardır, o da karar aşamasıdır. Lideri sıradan yöneticiden ayıran faktörlerin başında gerektiğinde, zamanında, zor koşullar altında, hızla karar alabilme arzu, cesaret ve yeteneği gelir.
"Gerektiğinde" dedim, çünkü yapısını ve süreçlerini
etkin şekilde oluşturmuş kurumda liderin ikide bir karar alması gerekmez;
hatta bu doğru da olmaz. Değişik önem ve ağırlıktaki kararların hangi
görevliler tarafından alınacağı belirlenmiştir. Liderin, üstüne vazife olmayan
konularda karar alması sistemi deforme eder; ekibinin inisiyatif ve
motivasyonunu köreltir. Ancak, belirli türdeki kararlardan sorumlu kişilerin
karar almakta tereddüt etmeleri durumunda, lider devreye girer. Çünkü
lider kurumun kaptanıdır. Boşluk, ürkeklik, erteleme gibi tehdit ve tehlike
yaratan durumlara müdahale etmek görevidir.
Lider her zaman kurumun ortam ve koşullarına göre kararın
zamanlamasını saptama lüksüne sahip değildir. Dış etkenler onu
beklemediği bir anda ve hazırlıksız durumda karar almaya zorlayabilir. İşte
böylesi zor koşullarda hızlı karar verebilmek için liderin psikolojik olarak
hazır ve cesur olması gerekir.
Sevgiler..
Sevgiler..
Üniversitelerde vize sorusu olarak çıkıyor.Teşekkürler bilgiler için..
YanıtlaSil